31 Ağustos 2010 Salı

Yeni ev... Yeni enerji...

Taşındık.

Ne meşakatli bir işmiş. Sanırsınız ilk defa taşınıyoruz.
Evlendiğimizden bu yana 3. ev aslında...

Yerleşmesi neyse de, asıl yoran bütün ama bütün eşyaları yıkamak oldu. Hala devam ediyor, düşünün. Herhalde bir ay daha sürer. Bir önceki evimizin rutubeti bütün eşyalara kokusunu bırakmış, yetmemiş rengini bile değiştirmiş çoğu giysinin...

Biz de maşallah resmen çöp ev gibiymişiz. Attığımız hırdavatın haddi hesabı yok. Taşınmadan önceki 1,5-2 hafta boyunca neredeyse her gün en az iki çuval eşya attık evden. Taşındıktan sonra da ona keza!!! Bütün atılanlara rağmen, şimdiki evimizde, ıvır zıvırımızı koyacak yer sıkıntısı çekiyoruz! Zamanla her şeyin yeri bulunur muhakkak ama şu anki görüntü benim çok canımı sıkmakta... Sabır lazım, di mi? SABIR...

Taşınmamızın en güzel kısmı, yeni evimize karşı Tibet’in takındığı tutum. Bir görseniz o kadar mutlu ki... Nazar değmez inşallah, hep böyle devam eder. Ortalıkta sürekli hoplaya zıplaya dolaşıyor, gülücükler saçıyor, odasını çok sevdi, vaktinin çoğunu orada geçiriyor. Tavana ışıklar söndüğünde parlayan yıldızlar, ay ve deniz hayvanları koyduk. Çok sevdi. Herkese “benim odamda ışıklar var.” deyip duruyor :) Uykusu geldiğinde, battaniyesini alıp “Ben odama gidiyorum, uyuycamm” diyor, tintini tintini odasına gidiyor. Yüzü hep gülüyor. Allah hep güldürsün inşallah, hiç bitmesin o gözlerdeki hayat...


Taşınma haftasının arasına bir gün kaçamak ekledik oğlumla. Burcu, Özden ve Simge ile beraber denize gittik. Ben bu sene nasılsa tatil yapamayacağım diye kendime mayo almadığımdan, oğlumda hala denize girme konusunda tedirgin olduğundan, sahilde oturduk. Oğlum kumlarda oynadı, ben kızları ağzımın suyu aka aka seyrettim :P

Kısaca bizden haberler böyle.
Yeni evimizin, yeni enerjisi bize iyi geldi. Daha bir huzurluyuz sanki. Umuyorum ki hep böyle devam eder. ...edecek...

Bizi merak eden herkese teşekkürler... Ne kadar mutlu oldum soranlara, arayanlara bir bilseniz.

Seviyorum sizi, iyi ki varsınız...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Susmalı

İyi olmaya çalışıyorum...
Gülmeye, gülümsemeye...
Görmemem gerekenleri görmeyip,
Duymamam gerekenleri duymamaya...

Söylenmemesi gerekenleri söylememeye...

Niye gözüme sokup,
Yetmeyip kulağımı tırmalarlar ki...

Susmalı...
Evet evet...


 
O yöne bakmayıp,
Kulaklıkları takıp, duymayıp,
Susmalı...

6 Ağustos 2010 Cuma

İlginç bir diyalog...


- Anne, babam benim karım, biliyo musun?

- Hayır canım, baban senin karın değil. Baban senin karın olamaz çünkü o erkek, o senin de söylediğin gibi senin baban.

- Sen mi babamın karısısın peki?

- Evet canım, ben babanın karısıyım, senin de annenim. Ben kadın olduğum için bana karı (ıııyyykkk) baban erkek olduğu için ona koca diyorlar. Sen de büyüyünce koca olacaksın, çünküüü sen de erkeksiinnn (offff! yoruldummm).

- O benim Şuştopaaammmm!!!

- O da olur canım :) evet, o senin Mustafan :D

- Senin de erkeğinnnnn!!!

- !!!!!!! eeeee, evet, o benim erkeğim !!!!!!!!

Ev ahalisinin hepsi ayrı bir köşede kıs kıs gülmekte,
ben ağzı açık ayran budalası misali oğluma bakmaktayım...

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Şöyle böyle...

Uzun zamandır birşey yazasım yok...
Bunun bir kaç sebebi var tabii...

Birincisi Temmuz’un kötü başlamış olması ve yaz sendromu sanırım. Temmuz’a iyi başlangıç yapmadık. Kuzenim bizi bırakınca............ ve bu sene henüz tatil yapamadım üstelik şöyle dolu dolu bir tatilde yapamayacağım görünüşe göre. Tatilimin bir haftasını böldüm zaten, diğer haftasını da taşınacağımız zaman kullanacağım. Bir ihtimal bu hafta sonu belki deniz görürüm, kısmet.

İkincisi, Tibet’in hem çok hızlı gelişim göstermesi hem de son günlerde fazla mızmız olması. Not alamayacak kadar hızlı büyüyor, huysuzluğu gittikçe çözümlerimi tüketiyor. Hemen hemen her akşam bir bahane bulup ağlıyor, ben susturmaya çalıştıkça onun sesi yükseliyor. Hiç sabrı yok. Bir şey istiyorsa hemen yapılmasını istiyor. "Bekle baban gelsin" ya da "elimdekini bitereyim sonra yaparız" dense bile ısrarla ve ısrarla istiyor, hiç durmadan, hiç susmadan... Bunları yazarken gözümün önüne şu şımarık çocuklar geliyor... Oğlum bu çocuklara benzemeye başlıyor galiba :(


Böyle olmadığı zamanlarda baldan tatlı velet! Bana olan sevgisi ve bunu gösteriş biçimi içimi eritiyor. Keyifli olduğu zamanlarda oyunları, birşeyleri isterken rica edişi, takındığı sevimli tavır, sevecenliği, vs.... öyle güzel ve seyredilesi ki... Anne olmaktan keyif alıyorum, onunla gurur duyuyorum...



Üçüncüsü şu anda oturduğumuz evin sürekli sorun çıkarması. Yok kombisi bozulur, yok petekleri sürekli sorun çıkarır, ilaçlanmasına rağmen böcek eksik olmaz, yetmedi bir de su bastı, tam oldu!!! Parkeler...

Dördüncüsü son günlerdeki iş yoğunluğu. Bu hafta sakin gidiyor ama son 1 aydır hem çok hızlı bir tempoyla çalışıyorum hem de çoğunlukla geç çıkıyorum ve sabah kalkıp tekrar işe geliyorum. Üstüne hafta sonu da birşey yapamamışsam...

Buraya birşeyler yazmaktansa Facebook’a fotoğraf yüklemek daha kolay oluyor açıkçası :)


Aslında güzel şeyler oluyor bir yandan hayatımda...

Mesela taşınacak olmamız... Yeni evin heyecanı var. Oraya tertemiz gitmek istiyorum, atılacakları, kullanılmayanları ayıklıyorum daha doğrusu fırsat buldukça yapmaya çalışıyorum(z).
Sonra kilo verdim :) uzun zamandır kendimle barışık olmamıştım bu kadar, hala vermek istediğim kilo olmasına rağmen üstelik...
Diğer kuzenim evlendi, o kadar güzeldi ki... Kuğu gibiydi.


Çok sevdiğimiz arkadaşlarımızın oğlu oldu. Nazım Ada...
Çok güzel arkadaşlarım var ve blog sayesinde bu güzelliklere yeni arkadaşlar ekledim...

Bundan sonrası iyi gececek umuyorum... biliyorum...
Şimdilik sakince bekliyorum...