Oğluma bazı şeyleri anlatmakta zorlanıyorum. Kafayı bir şeye taktı mı, onun olmazlığını anlatmak imkansızlaşıyor. Şimdi bana bütün çocuklar böyle diyeceksiniz biliyorum... ama değil...
Tibet bir başka!
Dilerseniz en son yaşadığımız olayı olduğu gibi anlatayım, siz verin kararınızı tüm çocuklar aynı mı yoksa bu Tibet’e özgü bir durum mu?
Bir türlü başımdan atamadığım kısırdöngülerim var benim... Bir şekilde kendimi kurtarıp, sonra nasıl oluyorsa tekrar içine düştüğüm...
Her ay yinelenen küçük bir ritüel vardır belki siz de bilirsiniz. Dolunayda, istemediklerinizi bir kağıda yazar, o kağıdı yakar ve “Allah’ım beni bunlardan kurtar, yerini sevgiyle doldur!” der, diler üfleyerek havaya, dilerseniz akıp giden suya bırakırsınız...
Kardeşimin hatırlatmasıyla bu ritüeli yapmaya karar verdim. Aldım elime kağıdı kalemi, yazıyorum. Bizim bücür de başımda. “Ne yapıyorsun anne?” diye sordu anlattım. “İstemediğim, beni üzen şeyleri benden alsınlar ve yerlerine güzellikler versinler diye meleklere mektup yazıyorum.” dedim. “Ben de yapmak istiyorum.” dedi. “Tamam” dedim, “Ben bitirince senin için de yaparız.”
Yazdım, yaktım, dolunay saatine niye edip, balkondan havaya saldım istemediklerimi...
Sıra bizim bücüre geldi doğal olarak. Aldı kağıdı kalemi eline; “Hadi yapalım!” dedi.
“Tamam, sen şimdi ne yazmak istiyorsan yaz o halde kağıda oğlum.”
“Ama anne, ben aynı senin gibi yazmak istiyorum.”
“Sen yazmayı daha bilmiyorsun ki tatlım. Sen içinden geçirdiklerini oraya yazıyormuş gibi yap, melekler seni zaten anlarlar!”
“Olmaz anne! Ben aynı senin yaptığın gibi yapacağım!”
“Tamam o halde, ben senin elini tutayım, beraber yazalım...”
“Hayır anne! Senin gibi yazacağım bende!”
“Ama oğlum nasıl yapacağız onu? Bak istersen resim de çizebilirsin, melekler onu da anlarlar.”
“Bana neeeee! Ben aynı senin gibi yazmak istiyorummmm!!!”
Şu yukarıdaki konuşma sırasının yaklaşık 5-6 kez tekrarlandığını düşünün... ve bu tekrar sonrasında Tibet’in avaz avaz ağladığını benim sinirimden onun yanında duramayıp, ağlayıp bağırmamak için terasta saçlarımı yolduğumu...
Tibet'le yaptığımız sanatsal çekimler :)
Kardeşim “Ben bir melek resmi yollayıp güya onların ağzından bir mesaj atayım en iyisi, belki bu şekilde onu sakinleştiririz.” dedi. Ne yalan söyleyeyim, pek tutacağını düşünmedim, çünkü mesajlarda atan kişinin resmi görünüyor telefonda ama o anda ne çözüm önerilse üstüne atlayacak haldeydim zaten...
Nasıl oldu bilmiyorum, kardeşimin attığı mesajı gerçekten meleklerden geldi sandı Tibet ve resim çizmeye karar verdi...
Böylece içinde güneş, bulut, örümcek, çiçek, kapısına kadar özel bir yolu olan bir ev ve bir insan olan bir resmimiz oldu. Şimdi o resmimizi itinayla saklıyoruz. Ne de olsa melekler için yaptık :)
Buyrun bu şarkı da oğlumun son takıntısı...
Bu şarkıyı dinlemeden okulun kapısından içeri girmiyoruz :)))