Her sabah Tibet'i okula arkadaşıyla birlikte bırakıyoruz. Sabahları benim işe yetişmem gerektiği için Tibet alıştıktığından beri onlarla birlikte öğretmenini bekliyor, ben işe gidiyorum.
Bir sabah Gülay'ın işi olduğu için benim bırakmam gerekti doğal olarak. Kapıda beklerken ben;
- İnşallah öğretmenin gecikmez oğlum. O gecikirse ben de işime gecikirim.
- İnşallah gecikir anne. O ne kadar çok gecikirse ben de seninle o kadar çok kalmış olurum!
- !!!! :(((((
Hiç yakışıyor mu?!
Geçenlerde bir akşam eşimin canı çekmiş , gidip etsiz çiğ köfte aldı. Mutfakta hazırlıyor.
Tibet'te başında onu seyrediyor.
Mustafa bir dürüm hazırladıktan ve ısırık aldıktan sonra, bizim ufaklık :
- Sana inanamıyorum baba!
- Neden oğlum, ne oldu?
- Gidip çiğ köfte alıyorsun, gelip hazırlıyor, yiyorsun ve oğlunla paylaşmıyorsun öyle mi?
- !!!!! yok oğlum hiç paylaşmaz mıyım seninle? hazırlayacaktım şimdi sana da!
- İnanamıyorum baba, gerçekten inanamıyorum!!!! cık cık!!!
- !!!!! :/ :)))))))
Kötü haber
Geçenlerde Galatasaray'ın maçı vardı. Bizimki bunca zaman dayısından (kuzenim) sebep bir Fenerbahçe, babasından sebep bir Galatasaraylı. Hatta araya Beşiktaş'lılığı bile sokuşturmuşluğu vardır. Nihayet en yakın arkadaşının da Galatasaraylı olmasının etkisiyle, GS'ye karar verdi.
Normalde o saatte yatmış olması gerekliydi ama o
Heyecanla oturmuş babasının kucağına maçın başlamasını bekliyor.
O sırada da aralarında şu konuşma geçiyor.
- Babacım.
- Efendim oğlum.
- Sana kötü bir haberim var.
- Neymiş oğlum o kötü haber?
- Ben her gün başka bir takım tutuyorum
- !!!!!
:D